Aşk

Şubat ayını da tam geçmişken “AŞK” söylemi nereden çıktı diyen okuyucuları duyar gibiyim..

Girişimcilerin hem çok güçlü hem de zayıf yönleri fikirlerine aşık olmak. Bir girişimin başarılı olması için, kurucuların fikre aşık olması gerekli. Onunla yaşamalı, rüyalarında görmeliler. Tutku olmalı, fikir sürekli akıllarını meşgul etmeli. Fakat diğer taraftan fazla aşk gözlerini kör etmemeli.

Girişimcilerin sıklıkla düştüğü hata da “AŞK”. Fikirlerine fazla aşık olup, datayı analiz etmeyi unutuyorlar, kullanıcılardan gelen geri bildirimlere kayıtsız kalıyor, fikirlerinin bir problemi çözüp çözmediğini, böyle bir ihtiyaç olup olmadığını sorgulamayı unutuyorlar.

Aşka kapılma oyun geliştiricilerde çokça gördüğümüz bir davranış. Oyun geliştirirken, tasarımcıdan yepyeni bir dünya hayal etmesini bekliyoruz. Tamamen fantastik bir dünya tasarlamaları ve bu dünyanın eğlenceli olması gerekiyor. Tasarım denince akla ilk görsel tasarım geliyor. Oysa bir oyun geliştirirken biz öncelikle oyun tasarımından bahsediyor oluruz. Nasıl bir dünya tasarlanacak, kim bu dünyada vakit geçirecek, günde kaç saat oynayacaklar ve her oynadıklarında ne kazanacaklar? Tecrübe nasıl kazanılacak, ulaşılacak kısa ve uzun dönemli hedefler neler, bu hedeflere ulaşıldığı zaman elde edilecek hediyeler nasıl tatminkar olacak gibi soruların cevapları oldukça analitik bir şekilde bu yeni dünyayı tasarlamaktan geçiyor.

Oyun mekaniklerini o kadar iyi tasarlamanız gerekiyor ki hiçbir şatafatlı görsel olmadan da keyifle oynanabiliyor olmalı. Fikrine aşık olup dataları unutan oyun tasarımcıları, nasıl bir dünya tasarladıklarını derinlemesine düşünüp analiz etmeden, kullanıcıların datalarını yorumlamadan ve geliştirme sürecine oyuncuları dahil etmeden ilerleyebiliyor ve sonunda da sıklıkla hayal kırıklığı yaşayabiliyorlar.

Yatırımcılar da benzer hatalar yapabiliyor. Gördükleri bir oyun geliştirme projesinin görsellerine göre yatırım yapıp yapmama kararını verebiliyorlar. Oysa görsel subjektif bir kavram. Benim için çok güzel olan bir grafik tasarım bir başkası için itici olabilir. Ya da çocuklar için uygun olan bir tasarım 30 yaş üzerinin ilgisini çekmeyebilir. Bu nedenle yatırım, ekiplere yapılır diyoruz. Ekip oyunu geliştirme fikrini, hedeflediği kullanıcı kitlesini, eğlenceyi sağlayacak oyun mekaniklerini, oyuncuların tekrar tekrar girmesini sağlayacak sadakat özelliklerini, rakip oyunlar ile nasıl benzerlik yakalayıp hangi noktalarda ayrışacağını ve fark yaratacağını planlıyorsa doğru yoldadır.

Fikirlerine aşık olup yola çıkanlar, sonra fikirlerini data ile test edenler, geri bildirimlere açık olup sayısız analiz ile kendi fikirlerini sınayan ve gerektiğinde tasarımlarını değiştirmekten ya da projeden vazgeçmekten çekinmeyen cesur kişiler bu dünyada başarılı oluyor.

Oyunlarına aşık olmayan çok geliştirici tanıdım. Hiçbiri başarılı olamadı. Diğer taraftan fikirlerine aşık olan ama tüm önerilere kapalı, uyumadan oyununu geliştirenler de gördüm. Onlar da başarılı olamadı. Oysa başarılı olacaklarından son derece eminlerdi. Oyuncularla buluştukları gün bir baktılar ki yanlış platform seçmişler, oyunu çok yüksek bilgisayarlara göre geliştirmişler hedef pazardaki kimse oynayamıyor ya da rakiplere bakmayı unutmuşlar. Pazarda kendi fikirleriyle çok benzer, daha güçlü ve popüler bir oyun halihazırda var.

Bütün bunların yanında aşk bazen gözümüzü öyle kör eder ki finansı unutuveririz. Bir oyun tasarlıyor, yeni medyada bir TV şovunun prodüksiyonu yapıyor ya da mobil aplikasyon geliştiriyor olabilirsiniz. Unutulmaması gereken en temel nokta, bu ürün ticari bir amaç için geliştiriliyor. Hatta konumuz sadece geliştirmek değil, hedef kullanıcılara da ulaştırmak, yani pazarlama maliyetleriniz de olacak demektir.

Sonuç olarak geliştirmiş olduğunuz oyun ya da herhangi bir dijital ürünün nasıl yeterli kazanç sağlayacağının da matematiği mutlaka çalışılmalı aksi taktirde çalışanların maaşlarını ödemek için farklı bir yol bulmanız gerekir…