Dört İşlem

Teknoloji ve girişimcilik dünyasında beni sürekli şaşırtan ve yıllar geçse de alışamadığım yegane konu bu dünyada çalışan kişilerin önemli bir bölümünün dört işlem yapmıyor olması.

İlk bakışta çok saçma geliyor, biliyorum. Blockchain, kriptoloji, yapay zeka, yazılım geliştirme gibi konular konuştuğumuz bir dünyada dört işlemde ne gibi bir sıkıntı olabilir dediğinizi duyar gibiyim, ancak inanın büyük sıkıntı var.

Her fikrin, her projenin temel bir mantığa oturması esastır. Bu mantık basit dört matematik işleminden geliyor aslında.

Bir girişimci hayal edin, yatırım ararken iş planı hazırlıyor. İş planına 6 ayda 1,2 milyon kullanıcıya ulaşma hedefi ve aylık 10 bin TL pazarlama bütçesi koymuş. Mükemmel bir projenin yatırım görüşmesi “ayda nasıl 200 bin kullanıcı kazanacaksın”, “kullanıcı başı maliyet 0,05 TL görünüyor, mümkün mü ?” gibi sorulara kitleniveriyor. Neden derseniz, yatırımcı basit dört işlem yapıyor ve mantığı anlamaya çalışıyor. Bu dört işlemi yapmamış girişimci ise o an aklına gelenler ile planını savunmaya çalışıyor ama çoğunlukla saçmalıyor.

Temel sıkıntı planın bir mantığa oturtulmadan hazırlanmış olmasında. Pazarlama planı ile operasyon planı paralel düşünülmeyince bu tip komik durumlar ortaya çıkabiliyor. Teknoloji şirketlerinin içinde de bunu sıklıkla görüyoruz. Bir yazılım geliştirme projesi konuşuluyor ve hangi öncelikte olması gerektiği sorgulanıyor. İnanın bazen toplantılarda harcanan zaman toplam geliştirme maliyetinin üzerine çıkıyor.

Birinci öncelik olsun diye saatlerce yapılan tartışmalar esnasında “bu projenin bize maliyeti ne olacak, kaç ayda yatırımı geri alacağız” sorusu sorulmuyor. Bütün proje tasarlanıyor, tartışmalara saatler harcanıyor ve final onay için CEO’nun önüne proje geldiğinde CEO, ileri düzey “dört işlem” yeteneğini kullanarak bir bölme işlemi yapıyor ve projeyi reddediyor. Çünkü yatırımın geri dönüşü sonsuz bir zamana ulaşıyor.

Internet endüstrisini geleneksel endüstrilerden ayıran temel fark çoğunlukla dükkanın önünden geçen insan sayısı. Bir caddede mağaza açtığınızda önünden geçecek asgari ve azami insan sayısı bellidir. O yüzden yeni bir ürün getirdiğinizde bununda ilgili birkaç eleştiri alırsanız hemen aksiyon almanız gerekebilir. Fakat internet dünyasında yüzbinlerce, hatta milyonlarca kişiye ulaşıyorsunuz. Yeni bir ürüne sosyal medyada gelen birkaç negatif yorum sadece büyük bir problem dağının görünen tepesi olabileceği gibi tamamen önemsiz de olabilir. Oysa matematik hiçbir zaman yalan söylemez. Kullanıcı sayıları ile olumlu ve olumsuz geri bildirimlerin oranlanması, değişimlerinin analiz edilmesi doğru sonucu verecektir ve yine ihtiyaç olunan temel yetkinlik dört işlem.

Bir girişimi iki farklı yatırım fonunun beğenmiş olması çok iyi bir referanstır ama stadta oynanan bir maçı iki kişinin beğenmiş olmasının hiçbir değeri yoktur.

Türkiye’nin teknoloji girişimciliği açısından ideal ülkelerden biri olduğunu her zaman söylüyorum. Çok yetenekli, çalışkan, hırslı girişimcilerimiz ve gençlerimiz var fakat diğer taraftan eksiklerimizi de görmek önemli. Amerika, Kore, Çin, İngiltere gibi teknoloji şirketleri ekosisteminin gelişmiş olduğu yerlere göre en zayıf olduğumuz noktalardan biri bu sektörde çalışan kişilerin çoğunluğunun endüstrinin ihtiyaç duyduğu kültüre sahip olmamaları. Dört işlemi sıklıkla kullanmak aslında her projenin mantığını anlamak, mantığı kurgulamak anlamına geliyor.

Bilmediğiniz bir konuda şirketin insan kaynakları departmanına gidip eğitim talebinde bulunmadan önce Google’da bir arama ya da Udemy’den kısa bir eğitim videosu ihtiyacınızı fazlasıyla çözebilir. Bunları yapmayanlar, sektörün içinde çalışan fakat sektöre adapte olamamış kişiler. Teknoloji dünyasında başarılı olmak, rakiplere meydan okumak istiyorsak bakış açılarımızı değiştirmek zorundayız.